Melek Mosso Röportajı

 Melek Mosso Röportajı

Son zamanların başarısı hızla büyüyen sanatçılarından biri olan Melek Mosso Milliyet gazetesi Cumartesi ekine çarpıcı açıklamalarda bulundu.

– Pandemiyle birlikte zor günlerden geçiyoruz. Müzik emekçileri bu zorluğu en çok hissedenlerden. Sizin cephenizde neler oluyor?

Bizler işimize önce para yatırıp, sonra kazanan insanlarız. Sahne alamıyoruz. Dün bir arkadaşımın perküsyonunu sattığını öğrendim. Ben hayat sigortamı bozduruyorum. Bunun bir sonraki adımı kredi çekmek olacak. Bu dönemde kimse kimseye borç vermiyor. Bunlar işin maddi kısmı ama diğerini ne yapacağız? Benim hayatta tutunduğum tek şey, sahne. Orası benim nefes aldığım, kendimi var ettiğim yer. Kendimi ancak sahnede tamamlayabiliyorum. Bu duygular olmayınca insan kendini yalnız hissediyor. O kadar özledim ki, eski konser videolarıma bakıp bakıp hüzünleniyorum.

– Bu dönemin kaleminize yansımaları nasıl? Yeni besteler yapabiliyor musunuz?

Şu aralar birkaç projem var diye kendimi ittiriyorum ama çok zor. Çünkü bir şey yaşamıyorum. Yaşanmışlıklar insana yazdırıyor. Hayal dünyamın da sanki kapısı kilitlendi, oraya da ulaşamıyorum. Dizi müzikleri, birkaç cover ve biraz beste yaptım tabii ki ama yeterli mi bilmiyorum. Sadece eskiden güç alarak, oradan beslenerek bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

– “Kurtuldun Dediler”i ne zaman, hangi duygularla kaleme almıştınız?

Pandeminin başlarında gri yağmurlu bir günde yazmıştım. Sonra geçtim piyanonum başına ve söylemeye başladım. Yaralandım, acımın acısı vardı bende onu şarkı sözü olarak akıttım. n O acı o kadar hissedilmiş ki kısa sürede çok dinlendi, yüzlerce yorum yapıldı. “Dinlemeyen kaybeder, dinleyen zaten çok şey kaybetmiştir” de bunlardan biri…

Çok fena, vurucu bir yorum olmuş. Kaybetme duygusu insanı çok sarsar. İstemeye istemeye kaybettiysen hele ki elinden hiçbir şey gelmiyorsa o seni daha çaresiz bir duruma getiriyor. 32 yaşındayım ve hayatımda sahte hiçbir şeye yer olmasın diyorum. Yalancılık da bir çeşit aldatma. Şarkıyı bitirdikten sonra gözlerim dolmuştu. Zaten olması gereken de buydu.

“GÖRÜNMEZ PAYDA GİBİYİZ”

– Hep böyle “acıtan” duygu yüklü şarkılarla bütünleştiriliyorsunuz. Sizden daha eğlenceli şarkılar dinleyeceğimiz zamanlar da gelecek mi?

Akrep burcu kadınıyım ve acılarımdan beslenmeyi seviyorum. Biraz drama queen’lik var bende yalan söyleyemem ama bazen ben de sıkılıyorum ve çıkmam gerekiyor bu durumdan diyorum. Fakat halihazırdaki şarkılar yine biraz yaralı. Ancak bahara doğru gelecek ve belki de dans ettireceğim sizleri. O yüzden baharı bekleyelim. Şimdi zaten hareketli şarkılar dinlenmiyor. Benim de insanların da modu düşük. Ben de arada funk müzik açıyorum enerjimi yükseltsin diye ama hemen değiştiriyorum. Şimdilerde her şeye bardağın dolu tarafından bakmaktan bıktım.

– Bu kadar yoğun duygular arasında bu sürecin daha az zararla atlatılması için sizin önerileriniz neler?

Öncelikle her müzisyenin müzisyen kartı olmalı. Ne zaman işe girdin dediklerinde cevabımız olmuyor çünkü bize sigorta yapılmıyor. Niye mesleksiz gibi görünüyoruz ki? Görünmez payda gibiyiz. En çok eğlendiren, hüzünlendiren insanların hayatlarında sürekli olan biziz. Tıpkı çocuk doktorları, öğretmenler, avukatlar gibi hayatın bir tarafındayız. Kocaman bir sektörüz ve var olmamız lazım. Ama bunu devletin sağlaması gerekli. Sokakta çalan adam da müzisyen. Benim de daha üç yıl öncesine kadar bir şekilde şansım dönmesiydi yine düğünlerde, barlarda, vapurlarda söylemeye devam edecektim. Sonuçta sokaktan geliyorum, bunu hiçbir zaman inkar etmem.

– Yıllarca vapurda şarkılar söyleyen, flüt çalan, “Melek vapursever” olarak anılan biri olarak, bugünlerde yeniden vapurda söylemek geliyor mu aklınıza?

Orası bambaşka bir yer, yaşattığı duygular da bambaşka. Sokaklarda da çok söyledim. Gençtik, paramız bittiğinde hemen enstrümanlarımızı çıkarır, bir sokağın başına oturur, çalar söylerdik. Sahnelerde, birilerinin altında söylemenin yorduğu zamanlarda vapura koşarak gitmiş, kendimi çok özgür hissetmiştim. Benim için büyük rahatlamaydı. Şimdilerde sahne alamadığım için çok mutsuzum, psikolojik olarak çöküntü yaşıyorum. Benim şarkı söylemem, flüt çalmam lazım. Mekanlarda söyleyemiyorsam ben de vapura geri döner, orada söylerim tabii. Çünkü daha nereye kadar evde kendi kendime mırıldanacağım. Olmuyor, geçmiyor, kötü geliyor. Sadece maddi değil, insanlar hep bu tarafını görüyor. Müzisyenler aç deniliyor tamam açız zaten ama manevi açlığımız da var. Alkışları duymak, yüzlerdeki gülümsemeyi görmek bambaşka bir şey. Etkilemek, karşındakinin kanına girmek istiyorsun. Bu olmadan sanat, müzik olmaz zaten. O enerji bütünleşmez. Özledik. Her cümlemi bugünlerde böyle bitiriyorum.

“SAVAŞMAK ZORUNDA KALMAK BENİ GÜÇLENDİRDİ”

– Şarkılarınızla, coverler’ınızla Melek Mosso tarzı oluşturdunuz. Sesinizi duyurabilmek için verdiğiniz mücadelelere dönüp baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

Ben hayatım boyunca hep mücadele verdim. 7 yaşına kadar Kayseri’de yaşadım. Denizli’ye taşındığımızda kültürel kimliğim için savaş verdim. Sonra ailemin tutucu bakış açısını yenmek ve müzisyen olabilmek için savaştım. Erkek egemen toplum fikriyle savaştım. 23 yaşımda İstanbul’a gelince bu kez de İstanbul’la savaştım. Şarkı söylerken elbise giy, topuklu ayakkabı giyden tacizlere kadar birçok şeyle savaştım. Hep savaşmak durumunda kalmak da beni güçlü yaptı. Annem babam bana çok inatçısın der. Öyleyim çünkü söke söke alıyorum hayattan istediklerimi. Bu şekilde olması çok kıymetli. Benim gibi benden küçük kadın kardeşlerime bunu hissettirebiliyorsam, örnek de olabiliyorsam ne mutlu. İyi bir idol olabilmek, 20 yıl sonra da Melek Mosso olarak kalabilmek istediğim. Popüler, bir numara, en en olmak gibi kaygılarım yok. Sadece yaptıklarıma dönüp baktığımda içim rahat etsin isterim.

“HENÜZ O KIRILMAYI YAŞAMADIM”

– Büyük bir hayran kitleniz var. “Vursalar Ölemem” şarkısının adı geçtiğinde artık sizin adınız anılıyor…

Bazen çok güzel eserler döneminde hak ettiğini bulamıyor. Zamanında Yıldız Tilbe’nin tutmamış ama bugün bildiğimiz şarkıları gibi. Albüme bakıyorsun o şarkı tutmamış ama şu an açıp dinlediğinde çok müthiş. “Vursalar Ölemem” buna bir örnek. O zaman da dinlenmişti evet ama ben söyleyince üzerime oturdu. Ki Yıldız Tilbe gibi gibi duayen, çılgınca söyleyen birinin ardından. Fakat yine de ben o kırılmayı yaşamadım henüz. Mesala radyocu beni evinde dinliyor ama radyosunda çalmıyor ya da kanaldaki arkadaşlar dinliyor ama yer vermiyorlar.


Yorum Yap