Hakan Karahan’ ın yeni kitabı “Lütfen Beni Öldür” çıktı

 Hakan Karahan’ ın yeni kitabı “Lütfen Beni Öldür” çıktı

Hakan Karahan Röportajı

Finans üzerine çok iyi kariyerlere sahipken bırakıp oyunculuk sektörüne geçen ve şu sıralar yeni çıkan Lütfen Beni Öldür adlı romanı ile ilgilenen Hakan Karahan Hürriyet  ile röportaj gerçekleştirdi.

◊ Hakan Bey, maddi anlamda da son derece doyurucu olan mükemmel bir kariyeri hiç tereddüt etmeden bıraktınız. Bu kararı nasıl aldınız? Neydi sizi bu yola sürükleyen?

– 1985 yılında Lassa’da finansman müdürüydüm. 1990’da Akbank’ta genel müdür yardımcısı oldum. 1997’de Ak Menkul Değerler Genel Müdürü olarak göreve başladım. Her şeyi bıraktığım 2003 senesinde tam altı şirketin yönetim kurulu üyesiydim.

Bırakma meselesine gelince… Sonlara doğru tempom çok yoğunlaşmıştı. Özellikle 2000-2003 arası… O arada bir de devasa 2001 krizi var. Sizin metal yorgunluğu diyebileceğiniz şey benim için müşteri yorgunluğudur aslında. Türk insanı alttaki insandan hizmet istemez, hep “Üst düzey bizimle ilgilensin, hizmet etsin” der. Bu anlamda ciddi rahatsızlık veren durumlar vardı. Bir müddet sonra çekilemez bir ıstıraba dönüştü.

O dönem “Sonuna kadar böyle mi gidecek” diye sorgulamaya başladım hayatımı. “Böyle gitmezse başka nasıl olabilir” diye düşünmeye başladım devamında. Bu arada sinemaya ve kitaplara büyük merakım var. Zaten bankada çalışırken roman yazmıştım, tadı damağımda kalmıştı. Böyle böyle 2003’e kadar geldim ve sonunda aniden bıraktım.

◊ Ani bir karar mıydı?

– Bir cuma sabahı yönetim kurulu toplantısında “Ben ayrılıyorum” dedim ve gittim. Hemen ardından ikinci kitabı yazmaya oturdum. İyi ki o kararı vermişim. Bırakmasam şimdi CEO olabilirdim ama hiç pişman değilim. Ben o zamana 11 kitap, 4 dizi sığdırdım.

İSTEDİĞİM HAYATI YAŞIYORUM, EKONOMİK SIKINTI SORUN DEĞİL

◊ Oyunculuğa hangi projeyle adım atmıştınız?

– Oyuncu olarak adım atmadım sektöre. “Sağır Oda” dizisinde senaryo yazarlığı yaptım. Sonra bir gün Soner Yalçın’la Cüneyt Özdemir “Kamera karşısına geçmeyi düşünür müsün?” diye sordu. Çok da hevesli olduğum bir alandı. Hiç korkmadan daldım. Kalem de bendeydi, kendime çok iyi bir rol yazdım. Bütün aksiyon sahnelerini kendi üzerime çektim. Bütün günü setlerde geçiriyor, akşam ofise dönünce sabahlara kadar bir sonraki bölümü yazıyordum. O kadar enerji doluydum ki… Muhteşem bir yıldı. Benim için mühim olan istediğim şekilde yaşıyor olmak. Gerekirse ekonomik sıkıntıyla da başa çıkabilirim.

◊ Roman yazarken nelerden etkileniyorsunuz?

– Mutlaka bir şeyden etkilenmek gerek tabii… Bir başka şehir, bir başka müzik, başka hayatlar; bunları gözlemlemek hoşuma gidiyor.

ESKİDEN TOP OYNADIĞIM ARKADAŞLARIM ŞİMDİ DEDEM GİBİ GÖRÜNÜYOR

◊ Son romanınız “Lütfen Beni Öldür”ün ilham kaynağı neydi?

– Hikaye benim iyi tanıdığım yerlerde geçiyor. Bir kısmı benim okulumda, Robert Kolej’de, bir kısmı da üniversiteye devam ettiğim Miami’de geçiyor. Sürprizli bir kitap. Kitabı okuyanlar, ürkütücü ismine rağmen aslında ciddi merhamet unsurları içerdiğini anlayacak. Bir tutku kitabı; Ejder ile Cahide arasındaki tutkuyu anlatıyor. O iki kahraman arasında büyük yaş farkı var. Bu romanda merhamet var, nefret var. Kırık bir aşk hikayesi…

◊ Bir anda kariyerinizi, yüksek bir maaşı elinizin tersiyle itiverdiniz. Roman yazmakta sizi cezbeden neydi?

– Ben bugüne kadar çalıştığım hiçbir şirkette maaş bordroma bakmadım, verdikleri arabanın markasına bakmadım, hep işime odaklandım. Hatta çömez yıllarımda, işi daha iyi öğrenebilmek için kendi cebimden para vermişliğim vardır. O işe devam etseydim maddi anlamda daha iyi durumda olacağım kesin. Ama karşılığında bütün hayatımı kaybederdim. Şimdi sınıf arkadaşlarımla buluşuyorum da, eskiden top oynadıklarım şimdi dedem gibi görünüyor! Çünkü hayatlarını hiç değiştirmemişler. Meslek hayatlarını da, aşk hayatlarını da…

OYUNCULUĞUM YAZARLIĞIMDAN DAHA KISA SÜREDE BİTER

◊ Peki oyunculuğun hayatınızdaki yeri nedir?

– Çok sevdiğim bir sektör. Bence dünyanın en zevkli mesleği. Her zaman çok hevesliydim oyunculuğa. Yazarlıkta büyük bir yalnızlık vardır. Onun üstüne setler, 40-50 kişilik ekipler, ben bunu da seviyorum.

◊ Ama hep aksiyon ya da hep dram…

– Ben komedi sevmem. Dolayısıyla bana gelen tekliflerin çok azını değerlendirebiliyorum. Oynayacağım roller kısıtlı. Bir dram, mafya dizisi ya da bir aşk hikayesi… Önceliğim sinema filmi. Ama ıskalayamayacağım bir senaryo gelirse tabii ki kaç sezon giderse gitsin bütün acılarını çekerek dizide de oynarım.

◊ “Şu zamana kadar devam ederim” gibi bir hedef koydunuz mu kendinize?

– Oyunculuğun da yazmanın da yaşı yok. Ama ben tercihimi yazmaktan yana kullanacağım sanırım. Benim oyunculuğum yazarlığımdan daha kısa sürede biter gibi…

23 YILDIR AYNI KADINA ÂŞIĞIM, AŞK ÖLÜMSÜZDÜR

◊ Egonuz var mı? Kıskanç mısınız?

– Her türlü egom var. Bunları yendiğimde üstün insan olurum zaten, daha olmadım. Korkağım da, kıskancım da, kompleksliyim de…

◊ Peki aşk?

– Çok inanırım aşka. Hatta bir sürü insanın aksine hiç ölmeyeceğine de inanırım ben. Kıssadan hisse; ben 23 yıldır aynı kadına (Candan Erçetin) âşığım. Hiçbir eksiğim yok. Kendimden bildiğim için aşkın ölmeyeceğine inanıyorum zaten.

◊ Çok mu uyumlu bir çiftsiniz?

– Hayır, belki anlaşamadığımız bin tane konu vardır. Ama aynı şeye güler, aynı şeye ağlarız biz. Ben Robert Kolej’liyim, o Galatasaray. Birimiz Amerikan kültüründen, birimiz Fransız. Ben Nişantaşı doğumluyum, o Kırklareli… O üç kardeşli ailede büyümüş, ben tek çocuğum. O 11 yaşından beri yatılı, ben el bebek gül bebek büyüdüm. Babamın makam arabası
beni alır liseden eve götürürdü. Apayrı hayatlar, dolasıyla apayrı insanlarız pek çok konuda.

◊ Ama…

– Ama dediğim gibi aynı şeye güler aynı şeye ağlarız. Aynı insan değiliz. Mutluluğumun kökünde ona olan hayranlığım yatıyor. Hayran olmadığınız bir insanla 23 yıl geçiremezsiniz ki zaten… Ben onun 1 numaralı hayranıyım her şeyden öte. Hayranlık baki kalır.

 TEKRAR DÜNYAYA GELSEM İŞLETME YERİNE EDEBİYAT, FELSEFE YA DA PSİKOLOJİ OKURDUM

◊ Yeniden dünyaya gelseniz, hangi mesleği seçerdiniz?

– İnsan olmam şart mı! (Gülüyor) Farz edelim ki insan olarak geldim, işletme yerine edebiyat, felsefe ya da psikoloji okurdum. Maceraya çok daha erken atılırdım. Bir lastik şirketine de girsem 43 yıl beklemeden ayrılırdım. Spor hayatını çok sevdiğim için spor akademisine girer, devamında antrenör olmak isterdim. Türkiye daha mutlu olsun, ben de daha mutlu bir Türkiye’de yaşayayım.

◊ Peki doğa üstü bir gücünüz olsa neyi değiştirmek isterdiniz?

– Çocuklara ve hayvanlara yapılan eziyetleri ortadan kaldırmak isterdim. Biz yetişkinler başa çıkabiliriz böyle şeylerle ama o zavallılar eziyet çekmesin isterdim.

MUTLULUK ANLIK BİR ŞEY PEŞİNDE KOŞMAMAK GEREK

◊ Aşk ölümsüz diyorsanız… Ölümsüz mutluluk da var mıdır o halde?

– Yok. Kimsenin ömür boyu mutlu olacağına inanmam. Mutsuz olacak çok şey var şu hayatta. Mutluluğun anlık, dakikalık, bilemedin saatlik bir şey olduğunu düşünüyorum. Aynı gün içinde bile gelip geçebilir. Onun da kıymetini bilmek lazım. Mutluluğun peşinde koşmak hayalcilik…

BİR ÖLÜMDEN BİR DE CAN SIKINTISINDAN KAÇIŞ YOK

◊ Son kitabınız “Lütfen Beni Öldür”den yola çıkarak sormak istiyorum. Ölüm konusunda ne düşünüyorsunuz?

– İki olay var hayatta kaçamayacağınız. İlki ölüm. Ondan kaçamıyorsunuz. Bütün hayatınız boyunca bununla uğraşacaksınız. Bununla nasıl uğraşacağınız zaten kitabın içinde de var. İkincisi ise can sıkıntısı. Can sıkıntısını yenmek için ben kaçıncı şirketini açmış arkadaşlarımı biliyorum. Sonra ne yapacak bilmiyor. Hayattaki can sıkıntısını gidermek için kimi evleniyor, kimi daha çok evleniyor, kimi daha çok ilişkiye giriyor!


Yorum Yap