Ebru Cündübeyoğlu Röportajı

 Ebru Cündübeyoğlu Röportajı

Şu sıralar Kanal D de yayınlanan Gülizar adlı diziden tanıdığımız Ebru Cündübeyoğlu Hürriyet Gazetesi Kelebek ekine çarpıcı açıklamalarda bulundu. Müzik benim hobim diyen başarılı oyuncu gerek kendisi gerekse rolü hakkında söylemlerde bulundu.

 “Gülizar”ı okuduğunuzda sizi cezbeden noktalar neler oldu?

– Çağan Irmak imzası taşıyor olması, projede beni heyecanlandıran ilk şeydi. Çağan’la çalışmayı çok istiyordum. Yollarımız kesiştiği için mutluyum. Gülizar’ın hikâyesini de sıcacık, samimi buldum. Rol seçimlerimde çok titiz davranırım. Aslında kriterim kalbimdir. Şimdiye kadar beni hiç yanıltmadı. Birbirine benzer rolleri tercih etmiyorum. Suzan’ın diğerlerinden ayrılması, bambaşka bir renk olması beni ayrıca cezbetti.

 Suzan karakterini kendi gözünüzden anlatır mısınız?

– Ben Suzan’ı oynarken çok eğleniyorum. Suzan enerjisi yüksek, iyi kalpli, hayat dolu bir kadın. Gülizar onun gözbebeği. Farah’ı çok seviyorum. Suzi ile Güli’nin hikâyesi ve birbirlerine olan bağlılıklarının, sevgisinin seyirciye sıcacık geçmesinde etkisi olduğunu düşünüyorum. Suzan çok güzel bir resim gördüğünde ressamı kimdir, nedir bilmese de dikkatini çekip, uzun uzun o resmi seyredebilecek zevki ve beğenisi olan bir kadın. Yoksul bir hayatın içinde bile yüksek zevkleriyle yaşayabiliyor. Bu da onu çok doğal bir kadın yapıyor.

MÜZİK BENİM HOBİM

 Müzikle iç içe bir proje Gülizar… Sizin müzikle ilgili çalışmalarınız devam ediyor mu?

– Her hikayenin onu anlatan müzikleri olur. Aynı hayat gibi. Gülizar bu konuda çok daha şanslı. Çiğdem’in (Erken) şarkılarını Farah da çok güzel söylüyor. Ben zevkle dinliyorum. Benim müzik çalışmalarım devam ediyor, edecek de… Müzikle uğraşmak benim için büyük keyif. Şarkı söyleyince şarkıcı oldu algısı oluşuyor seyircide bazen. Sanki oyunculukla arasında bir tercih yapmam gerekecekmiş gibi. Öyle bir iddiam yok.

Benim için hoş bir hobi sadece müzik. Ayrıca sanatın pek çok dalıyla beslenmenin, her oyuncu için bir artı olduğunu düşünüyorum.

 Tiyatro oyununuz da devam ediyor. Bir yanda dizi, bir tarafta da aileniz… Bu tempoya nasıl ayak uyduruyorsunuz?

– Uzunca bir aradan sonra “Ölü’n Bizi Ayırana Dek” adlı oyunla tiyatro seyircisiyle tekrar buluştuk. Hakan Yılmaz’la beraber uzun zamandır hayata geçirmek istediğimiz bir projeydi. Yazım sürecinde Murat Dişli ve ekibiyle beraber yer aldığım için diğer oyunlarımdan çok daha özel bir proje oldu benim için. Büyük bir keyifle oynuyoruz. Tiyatro ve diziyi her zaman bir arada götürmeyi başardım. 20 senedir bu böyle gidiyor. Bu tempo artık benim yaşam ritmim.

GÜZEL VEYA YAKIŞIKLI OLMAK KİMSEYİ BAŞARILI YAPMAZ

◊ Oyunculukta başarının ne kadarı yetenek, ne kadarı fizik sizce? Oyuncu olmak için güzel ya da yakışıklı olmak yeterli mi?
– Yetenek tohum gibidir, doğru toprakta büyümesine de başarı denir. Güzel veya yakışıklı olmak kimseyi başarılı yapmaz. Sadece fiziğiyle başarı sağladığını düşündükleriniz varsa bu da onu size öyle hissettirenlerin başarısıdır. (Gülüyor)

◊ Yıllar içinde bu meslekte değişmez kurallarınız oluştu mu? 
– Beni bir adım bile daha iyiye götürecek her yeniliğe açığımdır. Katı, değişmez kurallarım yoktur. İnanmak benim için çok önemli ve sanırım değişmezim budur. İnanmadığım hiçbir şeyi oynayamam. Kafama yatmamışsa hikaye, mantığını kurana kadar savaş veririm.MESLEĞİMİ AŞKLA YAPIYORUM

◊ Oyuncu olmasaydınız şu an hangi mesleği yapıyor olurdunuz?
– Ben mesleğimi aşkla yapıyorum. Heyecanım, sevgim, ilgim hiç azalmadı. İnsanın işini severek, emek vermekten yılmadan yapması, yaşadığı hayatı anlamlandırıp güzelleştiriyor. Oyuncu olmasaydım ne olurdum, nasıl bir hayatım olurdu bilmiyorum. Ama iyi ki oyuncu olmuşum diyorum. Ve bunu kendi kendime söyleyen olmadığım için de mutluyum. (Gülüyor) Seyircimden aldığım takdir ve sevgi en büyük ödülüm, en büyük desteğim.


Yorum Yap